23 Ocak 2008 Çarşamba

Seda Bakan Roportaj

Bende cahil cesareti var

"Sana Mecburum" adlı dizide Doğuş ile birlikte kamera karşısına geçen genç oyuncu Seda Bakan, daha yolun başında gözünü yurtdışına dikti. Bakan, "Tamam, Türkiye gelişti ama bir yere kadar... Ben sadece Türkiye’de değil, Avrupa ve Amerika’da nereye kadar gidebilirim diye düşünüyorum. Belki de bu cahil cesaretidir" diyor.
- 10 Ekim 1985 doğumluyum. Sakarya Üniversitesi Dış Ticaret mezunuyum.

Oyunculuk eğitimi aldınız mı?

- Üniversiteden sonra TÜRVAK’a girdim, hálá orada oyunculuk dersleri alıyorum. "Sana Mecburum", ilk deneyimim.



- Oyunculuk her zaman aklımdaydı. Küçük yaşlarda bile sinemaya gittiğimde kendimi beyazperdede hayal ederdim.

Bu projeyle hayallerinizin gerçekleşmesi adına ilk adımı attınız...

- Aslında bu projede yer almam tamamen tesadüf eseri oldu. Reklam filminde rol almak için gittiğim görüşmede, dizinin senaryosunu gösterdiler. Okulu bitirmeden dizi projelerinde yer almak istemiyordum. Ama derslerimi takip edebilecek kadar zamanımın kalacağı söylenince teklifi kabul ettim.

Bu projeye sizi ne çekti?

- Beni cezbeden senaryonun romantik-komedi türünde olmasıydı. Ayrıca kolay oynayabileceğim bir rol gibi geldi, çünkü Leyla karakterini kendime yakın hissettim. Benim de bir abim var, ben de küçük bir yerde ailemle birlikte yaşıyorum. Senaryoyu okurken Leyla’nın hayatıyla kendi hayatımı karşılaştırmaya başladım. Leyla çok saf, temiz bir kız ve aile geleneklerine çok bağlı. Doğuş’un canlandırdığı şarkıcı Serkan karakterine de aşık.

Sizin de var mı hayran olduğunuz bir sanatçı?

- 15-16 yaşlarında Justin Timberlake’e aşıktım. Benimki kısa ömürlü oldu ama Leyla’nınki sürüyor. Leyla, Serkan’ın dış görünüşüne değil, şarkılarına hayran. Neden derseniz... Karşı komşusu Erol, Leyla’ya aşık. Onun için şarkılar yazıyor. Bu şarkıları da Serkan seslendirince, doğal olarak Leyla kendisini o şarkıların içinde buluyor.


- İnsanlar bu camia için "pırıltılı" ifadesini kullanırlar ama ben o pırıltının ne olduğunu anlayamıyorum. Ben her zaman kendi halinde yaşayan biri olarak kalacağım. Hayatımın değişeceğine inanmıyorum. Oyunculuk açısından gidebildiğim yere kadar gideceğim... Ajansa bağlı çalışmama ve vücudumun elverişli olmasına rağmen mankenlik yapmayı düşünmedim. Tek isteğim yurtdışında eğitim almak...

Eğitim sizin için ne kadar önemli?

- Hocalarımız "Biz size eğitim veriyoruz ama o ışığın sizde olması gerekiyor" fikrini savunurlar. Sahnedeysen kendini göstermen için parlaman gerekir. İşte o parlaklık galiba doğuştan geliyor. Kimileri buna yetenek, kimileri enerji diyor. Benim de içimde enerji var. Bu enerjiyi açığa çıkaracak yolu bularak, oyunculuğu seçtim. Ama bu iş Türkiye’de bir yere kadar... Tamam, Türkiye birçok alanda gelişti, artık iyi filmler çıkıyor, ama benim amacım farklı... Sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da ve Amerika’da nereye kadar gidebilirim diye düşünüyorum. Beni durdurabilecek bir şeyin olmayacağını hissediyorum. Belki de bu cahil cesaretidir. n Gözde YILMAZ

DENGESİZLİĞİMİ HERKES BİLİR



- Evet, dakikam dakikama uymaz mesela... Böyle bir sorunum var ve çevremdeki birçok kişi bu duruma alıştı artık...

Bunun sizi rahatsız ettiği zamanlar oluyor mu?

- Ben dengesiz bir insanım! Çok kötü bir ruh halinden keyifli bir moda çok rahatlıkla geçebiliyorum. O anda yaşıyorum diye şükrediyorum ve bu çok işime yarıyor.



- Güzel olduğumu düşünmüyorum ama çirkin bir kız da değilim. Beni kendi halime bıraktıkları zaman çok salaş şeyler giyiyorum. "Bugün güzel giyineyim, daha güzel olayım" gibi bir ruh haline girmem. Kendimi nasıl rahat hissediyorsam öyle davranır ve öyle giyinirim.

Hiç yorum yok: